Senelik iznimde validemi ziyaret edip hayır duasını almıştım. Dokuz arkadaşla, Gavs hazretlerini ziyaret etmek için Ankara'dan hareket ettik. Ekspresle Kurtalan'a gidiyorduk. Diyarbakır istasyonunda, yıldırım telgrafla validemin vefat ettiğini haber aldım. Trende cenazeye yetişip yetişemeyeceğimi düşündüm. Yetişsem de anneme ne gibi manevi bir faydam dokunabilir? diye düşündüm. Kendi kendime karar verip, dedim: Yanımdaki dokuz kişiyi Gavs'a götüreyim de Sadat-ı kiram benim ahiret yolcusu anneme Allah katında yardımcı olurlar, diye niyetimi sağlamlaştırdım. Huzurlarına vardığımda benimle şöyle konuşmak adetleriydi. Önce "hoş geldin", sonra "nasılsın" diye sorarlar, daha sonra da "annen nasıl?" derlerdi. Bu defa huzurlarına varınca, hüznümü tutarak mübarek ellerini öptüm. Bana "Hoş geldin, nasılsın?" dediler. Kendimi tutamayarak ağlamaya başladım. Bana şöyle dedi:
- Başın sağ olsun, annen vefat etti. Kendisi, Şah-ı Hazne'yi çok severdi. Büyük bir makamla âhirete intikal etti. Gözün aydın olsun!
Bu duruma çok sevindim. Kâmil ve mükemmel bir şeyhin, müridin durumuna vakıf olduğu gibi, yakınlarının da durumuna vâkıf olmasının ne büyük bir nimet olduğunu düşündüm ve Allah Teâlâ'ya şükür ettim.