Hamd olsun, Şeyh Abdülhakîm el-Hüseynî Hazretleri'nin sayesinde eşkıyalıktan kurtulup mü'min sıfatına büründük,

November 17, 2024

"Seyyid Abdülhakîm el-Hüseynî'nin Cemilo adında çok cezbeli bir sofisi vardı. Millo köyünün camisinde yatsı namazından sonra sohbet oldu. Cemilo Türkçe bilmediği hâlde, çok iyi biliyormuş gibi sohbet dinlemesi dikkatimi çekmişti. Cemaat dağılınca kendisini şiddetli bir muhabbetle havaya kaldırıp yere yatırdım. Göğsünün üzerine oturarak: 'Sen Türkçe biliyorsun, bilmeseydin sohbeti can kulağıyla dinlemezdin.' dedim. O ise 'Hayır, bilmiyorum.' dedi. Israr edince de Türkçe olarak: 'Göğsümden in.' dedi. Sonra kalkıp oturdu. Şöyle anlattı: Şeyh Abdülhakîm el-Hüseynî'nin himmet ve bereketiyle bu dili biliyorum. Sen benim bildiğim Türkçe'nin yüzde birini bile bilemezsin. Bu onun bir kemalat nişanesidir.'

Kendisine 'Ehlullah'ın vahşi hayvanlara binip dolaştığına ne dersin?' deyince şöyle cevap verdi: 'Bu hâl Allah'ın bir ihsanıdır. Keramet izhar ettiğimden dolayı Şeyh Abdülhakîm el-Hüseynî Hazretleri'nden korkmasam, köyün arkasındaki meşe ormanlarına seslenir, ne kadar ayı varsa çağırıp gözünün önünde sırtlarına binerdim.'

Yola dahil oluşunu da şöyle anlattı:

'Ben azılı bir şakî idim. ümmet-i Muhammed'in benden çekmediği kalmamıştı. Şeyh Abdülhakim el-Hüseynî Hazretleri bizim köye irşada gelince; kötülüklerimden bıkan halk; 'hele uzaktan da olsa onu bir gör.' diye bana ısrar etti. Büyük bir ağacın altında ahali onu dinliyordu. Ben de otuz beş- kırk metre uzaktan seyretmeye başladım. Ara sıra ilâhî bir nazarla bana doğru tebessüm ediyordu. Bir süre kendilerini göremez oldum. Kendimi kaybetmiş, mecnun gibi perişan bir hâlde bağıra çağıra üstümü başımı parçalayarak bir hafta dolaşmışım. Bütün köylüler hayrete düşüp, belasından kurtulamaz inşaallah diye sevinmişler. Hamd olsun, Şeyh Abdülhakîm el-Hüseynî Hazretleri'nin sayesinde eşkıyalıktan kurtulup mü'min sıfatına büründük, ümmeti Muhammed'in kadrini bilip dinimize sarıldık.'

Sofi Cemilo şöyle devam etti:

'Bizim aile (hanım) seyyide idi. Vefat ettiğinde kabrini ziyarete gittim. Biraz Kuran okudum. Okumayı bitirdiğimde, zevcem elini kabirden çıkarıp eteğime yapışarak bana: 'Allah rızası için okumaya devam et.' dedi. Böyle durumlar, beni mürşidime ve dinime daha çok bağladı."