Bu araba uçurumdan düşüyorken havada ters dönüp geri yola girdi.

November 28, 2024

Bu da hayatımda unutamadığım günlerden biridir. O gün arabayla gidiyordum. Viraja girince araba patinaj yaptı ve uçuruma doğru salındı. Aşağısı dere! "Buraya kadarmış demek ki!" dedim, gözlerimi kapattım. Nasıl oldu nasıl bitti bilmiyorum, araba arkası uçuruma gelecek şekilde, ters vaziyette stop etti. Durunca gözlerimi açtım. Bir an için arabanın önünde Gavs hazretlerini görür gibi oldum. Hemen atladım arabadan, dedim himmet oldu. Çok şükür yâ Rabbi...  

O esnada aşağıdan bana doğru koşup gelen bir grup genci fark ettim. Baktım, aşağıda dere kenarında bir içki sofrası kurmuşlar. Tabii benim olay olunca yanıma geliyorlar. Önce sandım ki yardıma geliyorlar, işte "İyi misin bir şeyin var mı?" gibisinden... Ancak işin aslı öyle değilmiş, gençler yanıma gelince anladım. Her birinin ağzı beş karış açık, "Bu nasıl oldu?" deyip duruyorlar. Ya dedim "Ne nasıl oldu?" İşte anlatıyor bunlar,  

"Bu araba uçurumdan düşüyorken havada ters dönüp geri yola girdi. Eğer düşseydi tam üstümüze düşecekti, bizi de alıp götürecekti. Şimdi ölmüş olacaktık. Bu işin aslı nedir bize anlat!" Şimdi ne diyeceğim adamlara? "Doğrudur, öyleyse mürşidimin hatırına Allah yardım etmiştir mi?" diyeceğim; çünkü belli olmaz sonuçta adamlar içiyor, ağzından edebe mugayir bir laf çıkabilir Allah korusun. Ama onlar o kadar çok ısrar ettiler ki ben içki sofrasında oturanın da mürşidimi görmeye en az benim kadar hakkı var diye düşündüm. Onlara durumu izah ettim. Gavs hazretlerini söyledim. İnanır mısınız o gençler Gavs hazretlerinin ismini duyar duymaz ziyaret etmek istediler, "Bizi de götüreceksin oraya!" diye tutturdular. Kabul ettim, gün verip sözleştik.  

Sözleştik sözleşmesine de sonuçta o arkadaşları ben götüreceğim ama hangi parayla? O günün parasıyla hepimiz 18-19.000' tl.ye gidip gelebiliyorduk. Şimdi ertesi gün diyorum, kalkayım, şundan borç alayım, bundan isteyeyim diye hayal kuruyorum. Para bulamazsam o arkadaşlardan da borç isteyemem, yakışık almaz çünkü. Sabah kalkıp namazı kıldım, işte elbiselerimi hazırlıyorum, kimliğim vesaire filan... Baktım pantolonun cebinde gıcır gıcır para, tam 20.000 lira. Hiç kullanılmamış bir yirmilik... Sevincimden avazım çıktığı kadar bağırdığımı iyi hatırlıyorum. Çünkü ben cebimde öyle bir para olmadığına dair yemin edebilirim. Allah beni sâdâtın hatırına borç yükünden de bu şekilde kurtarmış oldu kardeşim.  

Şimdi efendim bu arkadaşlarla birlikte kalkıp Kasrik yoluna düştük. Geldik camiye girdik. Onlar Gavs hazretleri ile ilk karşılaştıkları an, insan elektrikli bir tele dokunduğunda nasıl sarsılıyorsa bu arkadaşların üçü de aynen öyle bir hal yaşadılar. Yani tir tir titrediler... Ancak on beş yirmi dakika sonra rahatlayıp Gavs'ı ziyarete gidebildiler. Ziyaret bir harika oldu, çok bereketli oldu elhamdülillah. Hepsi tövbe tarikat aldı. Gönülleri tatmin oldu ancak geri Çorlu'ya dönünce bunları sardı bir başka tasa, "Şimdi tamam biz tövbe ettik ama bizim hanımlar namaz kılmıyor, bir şey yapmıyor!" diyorlar.

"Yahu siz oraya gittiniz, kendinizi mürşidinize teslim edin, bir durun bakalım, Mevlâm neyler neylerse güzel eyler!" dedik.

Bu konuşmanın üzerinden kısa bir süre sonra arkadaşların hanımlarından bir tanesi eşinin namaz kıldığını görüyor ve özeniyor ona. Eşim ne güzel kılıyor ben kılmıyorum diye... Eşine söylüyor bunu, tabii o da e sen de kıl istersen, diyor, ne desin? Bu kez de, "Benim başım açık ama” diyor eşi. "E kapat istersen" diye cevap veriyor bizim arkadaş. Böylece karısı kapanıyor, namazına başlıyor. Daha sonra diğer arkadaşın eşi de aynı şekilde bir değişim içine girdi. Hatta bana vesile olduğum için el örmesi seccade yaptılar, hâlâ saklarım hatıra olarak o seccadeleri...